4 yılda bir düzenlenen olimpiyatların, dünya genelindeki tüm sporseverlerin gönlünde özel bir yeri vardır.
Bizim medyamızda ve yoğun günlük gündemimiz içerisinde olimpiyatlar çok fazla yankı bulmadı. Ülkemizin içinden geçtiği zor ve hassas dönem, Rio ile aramızdaki saat farkı veya ülkemizi temsil eden iddialı sporcu sayısının azlığı gibi çok geçerli sebepler vardı.
Ama sonuçta, olimpiyat oyunları çok keyifli mücadelelere sahne oldu ve yine inanılmaz başarı hikayeleri yazıldı.
Özellikle 3 örneği sizinle paylaşmak istedim.
***
İlki, benim de yakından takip ettiğim tenis alanından.
Porto Riko’lu 22 yaşındaki kadın tenisçi Monica Puig, bu olimpiyatlarda büyük bir sürpriz yaptı.
Puig’in dünya sıralamasındaki yeri 35.lik ve bugüne kadar ciddi bir turnuva başarısı yok. Yani, olimpiyat madalyasını kazanması beklenen iddialı tenisçiler arasında değildi. Ayrıca, ülke olarak da Porto Riko’nun daha önce hiçbir olimpiyat altın madalyası yok.
22 yaşındaki bu kadın tenisçi, kendisi ve ülkesi için tam bir peri masalına imza attı ve güçlü rakiplerini yenerek, Porto Riko adına ilk olimpiyat altın madalyasına ulaştı.
***
Bir diğer başarı hikayesi, Singapur’lu 21 yaşındaki yüzücü Joseph Schooling’e ait.
Singapur’un da bu olimpiyatlara kadar kazandığı altın madalya yok.
Schooling’in 100 m kelebek finalindeki en büyük rakibi Michael Phelps, o güne kadar 22 olimpiyat altın madalyası kazanmış bir efsane.
2008 yılında, Joseph henüz 13 yaşındayken, antrenman yaptıkları tesise Michael Phelps ziyarete gelir. 2008 Pekin’de tam 8 altın madalya kazanmış olan Phelps’in etrafı hayranlarla dolar. Schooling, idolü olan Phelps ile birlikte fotoğraf çektirmeyi başarır. O poz yarış sonrası medyada çok yankı buldu.
Phelps gibi bir yüzücü olma hayaliyle yıllarca çalışan Schooling, 8 yıl sonra, 21 yaşında katıldığı Rio olimpiyatlarında, 100 m kelebek yarışında Phelps’i geçerek kendisinin ve ülkesinin ilk altın madalyasını kazanır.
***
Son hikaye ise, bir sporcuya değil, bir ülkeye, Fiji’ye ait.
Okyanusya bölgesindeki küçük bir ada ülkesi olan Fiji, olimpiyatlarda çok sıradışı bir başarıya imza attı.
Nüfusu 850.000 civarında olan Fiji, daha önce katıldığı olimpiyatlarda hiçbir madalya kazanamamış.
Ülkenin milli sporu haline gelen yedili ragbi (rugby sevens) dalında, sırasıyla Brezilya, Arjantin, ABD, Yeni Zelanda ve Japonya’yı yenerek finale yükseldi. Finaldeki rakibi İngiltere’yi de 43 – 7 gibi ezici bir skorla dize getiren Fiji, ülke tarihinin ilk olimpiyat zaferini elde etti.
***
Tüm bu hikayeler, başarının sadece paraya, güce, şan şöhrete, büyüklüğe, geçmiş başarılara endeksli olmadığını gösteren güzel örnekler.
Dünya sıralamasındaki yeriniz, rakibinizin geçmiş başarıları veya ülkenizin şartları, başarıya ulaşmanın önünde engel değil. Yeteneğinizi, yani güçlü yönünüzü keşfedip, büyük bir tutku, enerji ve sabırla çalıştığınızda, başarıya giden yol önünüzde açılmış oluyor.
Bu durum, iş yaşamı için de aynen geçerli.
Olimpiyatlardaki bu başarı hikayeleri, bana karşılarındaki dünya devi şirketleri dize getiren, yeni kurulmuş start-up şirketleri hatırlattı.
Pazardaki yerleşik düzenden, piyasaya hakim oyunculardan ve zorlu rekabet koşullarından korkmadan, cesur, kararlı ve sistematik bir şekilde çalışarak başarı hikayeleri yazan bir çok e-girişim şirketi var. Yeni dijital dünyada bu örneklerin sayısı hızla artmaya devam edecek.
Olimpiyatların sloganının da işaret ettiği gibi, önemli olan hep daha güçlü, daha hızlı ve daha yükseklere ulaşmak için çalışmak.
Citius, altius, fortius….
Copyright © 2016 · Okan Utkueri
www.okanutkueri.com sayfalarında yayınlanan tüm içerik hakları Okan Utkueri’ye aittir.
Not: Bu yazım, Sigortacı Gazetesi’nin Eylül 2016 sayısında da yayınlanmıştır.