Yazılarım, Zihinsel Atıştırmalıklar

“Lazım” bize ne kadar lazım?

Yaşamdan keyif almak, mutlu olmak, pozitif enerjiye sahip olmak, anı yaşamak…..

Hepimizin peşinden koştuğu kavramlar.

Daha keyifli bir yaşam sürmek için ne yapmalıyım? Daha mutlu olmanın formulü nedir? Yaşam yolculuğumun direksiyonuna geçmek için neleri değiştirmeliyim?

Bu soruların yanıtlarını hepimiz biliyoruz aslında, hiç biri “Coca-Cola’nın sihirli formulü” gibi gizli, saklı, sır niteliğinde değil. Ne kadar uygulayabildiğimiz ise ciddi soru işareti.

İçinde olduğumuz bu yoğun tempo, koşuşturmaca, stres içinde, bir de karşımızda böylesine uzun ve zorlu bir süreç olunca, yapılması gerekenler, değiştirilmesi gerekenler listesi gözümüzü korkutuyor. Sürekli ertelenmeye, ihmal edilmeye mahkum oluyor.

Halbuki atacağımız küçük adımlar yaşam kalitenize hiç de küçümsenmeyecek katkılar sağlayabilir.

Olayı büyütüp, kompleks hale getirince, bir türlü neresinden başlayacağını bilemiyor insan. Fili bütün değil de, parçalayarak yemeye çalışmak en doğrusu.

Özellikle günlük hayatınıza yansıtabileceğiniz, kolay ve uygulanabilir bazı ritüellere kavuşmak, bu süreci biraz daha “başarılabilir” hale getiriyor.

***

Bu noktada, bir süredir kendi adıma uygulamaya çalıştığım bir alışkanlık var.

Bazı kelimeleri mümkünse lügatımdan çıkarmaya, ya da en azından olabildiğince az kullanmaya, yani kullanım kotası koymaya gayret ediyorum.

Bazı kelime ve kavramları da, tam tersi şekilde, oldukça yoğun ve sık kullanmaya çaba gösteriyorum.

Bu yazının konusu, ilk kategoriden bir kavram; “lazım”.

***

Aslında, “lazım” kelimesi bize pek lazım değil.

Dikkat edince, bu kelimeyi ne kadar sık kullandığınızı fark edeceksiniz. Ailemizin, çevremizin, iş hayatının, arkadaşlarımızın bizden beklentileri, talepleri hiç bitmiyor. Özellikle alışkanlıklar, önyargılar, korkular bizi bazı şeyleri yapmaya mecbur kılıyor sanki. Bu tarz dış etkilerden kaynaklanan ve zorunluluk hissi duyduğumuz durumlarda, kendimizi mağdur hisettiğimiz anlarda, biraz da şikayet ile “lazım” veya onun eş anlamlısı olarak “gerekli” kelimesini kullanıyoruz.

Ben böyle bir durumla karşılaştığımda, “lazım” mı yoksa ben kendim bunu istiyor muyum diye soruyorum. Bunun için de, o cümlenin içindeki “lazım” ifadesini çıkarıp, yerine “istiyorum” ifadesini koyuyorum. Eğer o cümle hala anlamlıysa, o zaman işe koyuluyorum.

Yani, mümkün olduğu ölçüde, zamanımı, önceliklerimi, enerjimi “lazım” olan şeylere değil “istediğim” şeylere yönlendirmeye çalışıyorum.

Elbette bunu % 100 başarmak mümkün değil. Ama ne kadar ilerleme kaydederseniz o kadar iyi.

Kendi isteklerinizi hayatınızın merkezine koymaya başladıkça, zaten bu süreç kendiliğinden gerçekleştiriyor. Başkaları istediği için, gerekli olduğu için, lazım olduğunu düşündüğünüz için değil, kendiniz istediğiniz için yapmak o kadar farklı ki.

Hem yaptıklarınızın başarısı, kalitesi, etkisi çok daha farklı oluyor hem de bunun sizde yarattığı psikolojik yansıma.

Örneğin daha fit olmak isteyen bir kişinin, “haftada 3 gün spor yapmam lazım” diye düşünmesi ve söylemesi ile “haftada 3 gün spor yapmak istiyorum” demesi arasında çok ciddi bir fark var. Eğer lazım olduğu için spor yapmayı istiyorsa, zaten büyük ihtimalle başarılı olamayacaktır. Ama gerçekten istediği için spor yapmayı planlıyorsa, bunu başarma ihtimali çok daha yüksek.

“Bu sınavdan iyi not almam lazım” diye düşünen bir öğrencinin psikolojisi ile “bu sınav benim için önemli, iyi not almak istiyorum” yaklaşımı arasında önemli farklar var. İlkinde, daha fazla çevresi, ailesi, beklentiler nedeniyle iyi not alma zorunluluğunun oluşturduğu bir baskı, mağduriyet ifadesi varken, ikinci durumda, kendisinden kaynaklanan başarma arzusunun verdiği bir motivasyon söz konusu.

***

Bu konuda çaba göstermeye başlayınca, kendi adıma çok önemli bir keşfim daha oldu. Açıkcası asıl faydayı da bu sağladı.

Kendi kendimizi çoğu zaman yanlış yönlendiriyoruz. Mağdur psikolojisine bürünme eğilimi taşıdığımız için sanırım, aslında kendimizin de istediği bir çok şeyi otomatik refleks olarak “lazım” olarak düşünüyoruz yada ifade ediyoruz. Böyle olunca da, bilinçaltımızda negatif bir etki oluşuyor.

Basit bir test olarak, bir şey yapmadan önce “lazım” mı yoksa istiyor muyum diye soruyorum. Aslında lazım diye düşündüğüm bir çok şeyi, kendim de yapmak istediğimi fark edince, daha pozitif bir enerjiyle o işe koyuluyorum.

Örneğin, blog sayfalarımda yazı yazmak benim için büyük keyif ve mutluluk. Bazen yazılarım gecikince, “yeni yazıyı artık yazmam lazım” diye düşünüyorum, kendimi baskı altında hissediyorum. Sanki bu bir zorunlulukmuş ve ben de bir mağdurmuşum gibi.

Oysa düşününce, “ben bu yeni yazıyı yazmak istiyorum. Yazmaktan keyif alıyorum ve yeni yazı yayınlamak bana enerji ve mutluluk veriyor. Dolayısyla bunu kendim için, istediğim için yapıyorum” diyorum.

Bu duygu da yaptığınız işin kalitesine ve enerjinize kesin yansıyor.

Bazı ufak dokunuşlar yaşam kalitenizde çok büyük farklar yaratabiliyor.

Yaşam yolculuğunuzun direksiyonuna geçtiğiniz sürece, bu yolculuğu siz yönlendirdiğiniz ölçüde, yaşamdan aldığınız keyif ve tatmin de o oranda artıyor.

Copyright © 2022 · Okan Utkueri

www.okanutkueri.com sayfalarında yayınlanan tüm içerik hakları Okan Utkueri’ye aittir.

Bu yazının ilk versiyonu, 13 Ağustos 2017 yılında yine bu sitede yayınlanmıştır.

Beğendiyseniz Lütfen Paylaşın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir