Yazılarım, Zihinsel Atıştırmalıklar

Kör baltalar elimizde…

Bir süredir yazılarım hakkında sizlerden yazılı ve sözlü geri dönüşler, yorumlar, öneriler alıyorum. Hepsi benim için çok kıymetli.

Öne çıkan yorumlardan bir bölümü, yazıların içeriğinin çok düşündürücü, faydalı olduğu, okumaktan keyif alındığı, ama günlük yaşam koşuşturması içerisinde bu yazılanları uygulamanın çok zor, neredeyse imkansız olduğu yönünde.

Koşuşturmacadan o kadar yorgunuz ki. Genel bir bıkkınlık, ümitsizlik ve mutsuzluk havası hakim.

Böyle bir ruh hali içerisinde, kendimiz hakkında düşünmek, kafa yormak, içsel yolculuğa çıkmak çok uzak ve afaki geliyor.

Kendimiz için neler yapmamız gerektiğini biliyoruz, bunu istiyoruz, ama bir türlü yapamıyoruz.

Bilmek ve istemek noktasında sorun yok. Tıkandığımız yer yapmak aşaması.

Sanki içine girdiğimiz rutin yaşam temposu ve etrafımızdaki sistem tarafından hipnotize edilmiş gibiyiz.

Zamanımızı ve enerjimizi daha çok çevremizi takip etmek, hedeflerin peşinde koşmak, bizden beklentileri karşılamak, başkalarını mutlu etmek için harcamakla meşgulüz.

Kendimizin öneminin farkındayız, ama acil olan hep başka şeyler var.

***

Stephen Covey en beğendiğim ve beni etkileyen yazarların başında gelir. Yazarın, “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” kitabında öne çıkardığı 7 alışkanlıktan birisi de baltayı bilemek.

Abraham Lincoln’nun bu konuda güzel bir sözü var; “Ağacı kesmem için bana 6 saat süre verirseniz, ilk 4 saatini baltamı bilemek için harcarım.”

Aşağıdaki hikaye vermeye çalıştığım mesajı çok güzel anlatıyor.

“Bir gün ormanda yürüyüş yapan birisi uzakta bir adam görüyor. Elinde  balta olan adam, çok güçlü bir şekilde baltayı ağaca vuruyor. Adamın tüm çabasına rağmen, aslında çok kalın olmayan ağaç bir türlü kesilmiyor. Uzaktan seyreden adam merak ediyor, acaba neden böyle diye. Yaklaştığında fark ediyor ki, adamın elindeki balta tamamen körleşmiş. Ter içinde kalmış, söylene söylene ağacı kesmeye çalışıyor.

Adama daha da yaklaşıp, soruyor;

– Niçin gidip baltanı bilemiyorsun? Baksana o kadar körleşmiş ki, ağacı hiç kesemiyorsun. 

Adamın yanıtı gecikmiyor;

– Sen ne diyorsun, ben daha kaç tane ağaç keseceğim, şimdi gidip balta bilemekle harcayacak boş zamanım yok.”

***

Günlük hayatın koşuşturmacası içinde, hep bir şeylere yetişme, zamanla yarışma telaşesi ve yoğunluk içinde, bir şeylerin peşinden sürüklenip gidiyoruz.

Önemli olanlar değil de, daha çok acil olanlar veya öyle olduğunu düşündüğümüz şeyler, önceliklerimize yön veriyor.

Yoğunluk, mutsuzluk, tatminsizlik, anı yaşamama duygularıyla boğuşup duruyoruz.

Ama ara verip, baltamızı bilemeyi zaman kaybı olarak görüyoruz.

Ağaçların arasında koşuşturmakla o kadar meşguluz ki. Ara sıra da olsa, arkamıza yaslanıp, ormanın bütününe, yani yaşamımızın genel resmine bakmayı ihmal ediyoruz.

En son ne zaman, sakin bir ortamda elinize kalemi alıp, duygularınızı hiç sansürlemeden, sadece kendiniz için, kağıda döktünüz?

En son ne zaman, gerçekten güvendiğiniz birisine  kendi iç dünyanızı samimiyetle açtınız?

En son ne zaman, dert yanmak, serzenişte bulunmak, sızlanmak yerine, koşuşturmacaya bir mola verip, neleri daha farklı yapabilirim diye kafa yordunuz?

Ya da, en son ne zaman, hiç konuşmadan kendi kendinizle bir kaç saat geçirip, o bilinen soruların yanıtları üzerine düşündünüz.

Benim için öncelikler neler? Değerlerim, güçlü yönlerim, yaşam amacım ne? Beni ne mutlu ediyor? Yaşamdan keyif aldığım anlar neler? Yaşamım da neleri değiştirebilirim? vs vs vs

Evet hepimiz çok yoğunuz, sürekli bir mücadele içindeyiz, yoruluyoruz, kan ter içinde çabalayıp duruyoruz.

Ama kör balta gibi, harcadığımız efor, arzu ettiğimiz sonucu bir türlü üretmiyorsa, bir yerde bir sorun var demektir.

Yaşam yolculuğunu, çevremizin, etrafımızdaki sistemin, alışkanlıkların, önyargıların, gerekliliklerin gölgesinde devam ettirmekle, kendi değerlerini, güçlü yönlerini, yaşam amacını, önceliklerini bilerek sürdürmek arasında o kadar büyük fark var ki..

Aynı kör bir balta ve keskin bir balta ile ağacı kesmeye çalışmak kadar.

Evet, her ikisinde de çaba harcıyorsunuz, her ikisinde de ter akıtıyorsunuz, her ikisinde de yoruluyorsunuz.

Ama ilkinde bir türlü arzu edilen sonuca ulaşılamamanın stresi, telaşesi, moral bozukluğu içerisinde acı çekerken, ikincisinde, çabalarınızın neticesini almanın verdiği keyif mutluluk ve doyum hissini yaşıyorsunuz.

Tercih sizin…

Copyright © 2015 · Okan Utkueri

www.okanutkueri.com sayfalarında yayınlanan tüm içerik hakları Okan Utkueri’ye aittir.

Beğendiyseniz Lütfen Paylaşın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir