Ana Sayfa

Dönme Dolap

Dönme Dolap

Hepimiz lunaparka gittiğimizde dönme dolaba binmişizdir. Başlangıç noktasında, koltuğa oturduğumuzda, yükselmek, yukarılara doğru çıkmak, yeni şeyler görmek için heyecanlanırız.

Yükseldikçe kendimizi daha özgür hissederiz, daha geniş bir açıdan etrafımıza bakmaya başlarız. Bir an önce tepe noktaya ulaşmak isteğiyle, dolap keşke daha hızlı dönse deriz.

En üst noktaya ulaştığımızda en yüksekte olmanın keyfini ve heyecanını yaşarız. Turun en güzel anları, tepe noktasında olduğumuz dakikalardır.

Sonra, dönme dolap aşağıya doğru inmeye başlar. Tekrar başlangıç noktasına, yani turun sonuna doğru yaklaşmaya başlarız. Bu sefer, keşke dolap yavaşlasa, hemen bitmese deriz.

Tur bittiğinde fark ederiz ki, dönme dolabın hızı sabit, asıl olan o anın keyfini çıkarmak.

Bu döngü bana biraz yaşamın kendisini hatırlatıyor.

Aslında bizler de, doğumla birlikte yaşam yolculuğu içerisinde aynı dönme dolabın içindeki gibi bir tura başlıyoruz.

Doğum anında, becerilerimiz, bizden beklentiler, sorumluklarımız sıfır noktasında. Etrafımızdakileri sevindirmek, mutlu etmek için, bir gülümseme, iki ayağımızın üzerinde dengede durmak ya da ağzımızdan bir kelimenin çıkması yeterli.

Sonrasında, içimizde hemen büyüme, ileriye gitme, zamanı hızlandırma telaşı kendini gösteriyor. Çünkü dönme dolap yukarı doğru çıkmaktadır. Tepeye doğru yükseldikçe, kendimizi daha farklı hissederiz. Daha özgür olmayı, daha yükseklere çıkmayı, dünyaya daha tepeden bakmayı arzularız.

Bu süreçte, mümkünse dönme dolabın daha hızlı dönmesi için, ayağımız gaz pedalındadır. Bir an önce okumayı öğrenmek, hemen liseyi bitirmek, en kısa sürede üniversiteden mezun olmak, çalışma hayatına atılmak isteriz.

Bu sürecin bir diğer özelliği de, genelde yaşça bizden büyüklere özenme, onlar gibi olma isteğidir. Sakal tıraşı olmak, topuklu ayakkabı giymek, makyaj yapmak için hep acele ederiz.

Dönme dolap yukarılara çıktıkça, bizden beklenenlerin, sorumlulukların da sürekli artmakta olduğunu hissetmemiz biraz zaman alır. Artık etrafımızdakileri mutlu etmek için çok daha farklı, ciddi başarılara ihtiyaç vardır. Okulda iyi not almak, üniversitede iyi bir bölümü kazanmak, iyi bir şirkette iş bulmak, kariyer basamaklarını hızlı çıkmak, para kazanmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, vs vs.

Dönme dolap yukarı doğru çıktıkça, daha fazla kazandıkça, daha özgürleştikçe aslında sorumluluklarımız, yüklerimiz, hedeflerimiz de hep artar. Heyecanı, adrenalini, sevinci ve üzüntüsü bol bir süreçtir. Ama sonuçta yukarıya doğru çıkmaya devam ettikçe, daha fazlasını görme, daha fazlasını elde etme güdüsüyle bir an önce yukarıya ulaşmak isteriz. En tepenin en keyifli yer olduğunu düşünürüz çünkü.

Tepe noktaya ulaşınca, bir süre oralarda kalırız. Sonrasında dolap aşağıya doğru inmeye başlar. İlk yarıdaki daha hızlı gitmek, yeni kazanımlar elde etmek, daha yükseğe çıkma isteği, bu sefer daha yavaşlamak, mevcut durumu korumak, kazanımlarımızı kaybetmemek gibi farklı hedeflere bırakır yerini.

İkinci yarıdaki aşağı inişle birlikte, sorumlulukların azaldığı, bizden beklentilerin gerilediği döneme gireriz. Fiziksel aktivitelerimiz yavaşlar, iş yaşamındaki sorumluluklarımız azalır, emeklilik dönemi başlar, çocuklarımız artık kendi kanatlarıyla uçmaya başlar.

Biz ise, bu sefer mümkünse geriye gitmek, zamanı durdurmak isteriz.

İlk yarıda bizden büyüklere özenirken, artık bizden yaşça küçüklere özenmeye başlarız, onlar gibi olmak isteriz. Daha genç görünmek, daha gençlerle birlikte olmak isteriz.

Elbette her birimizin yaşam döngüsü, ya da içinde olduğu dönme dolap birbirinden farklı. Kimisi küçücük, sakin, kendi halinde, kimisi çok gösterişli ve büyük. Değişmeyen gerçek, zamanın hızının sabit olması ve turu tamamladığımızda, hepimizin başlangıç noktasına dönüyor olması.

Her yaşın, dönemin ayrı bir güzelliği olduğunu ve zaman denen sihirli kavramın kendi döngüsüne müdahale gücümüz olmadığını anladığımızda genelde biraz geç kalmış oluyoruz.

Şimdi 40’lı yaşlarımda, geriye dönüp 10’lu, 20’li, 30’lu yaşlarımı hatırladığımda, keşke bunu biri o zaman bana söyleseydi, o dönemlerin hakkını daha fazla verebilseydim diye düşünüyorum. Kendi adıma, 50’li, 60’lı yaşlarıma geldiğimde en azından 40’lı yaşlarım için de aynı hissiyata sahip olmak istemiyorum.

Mark Twain’in aşağıdaki dizeleri durumu çok güzel özetliyor;

Hayat bir tercih meselesidir,
Geçmişi düşünürsen masal,
Geleceği düşünürsen hikaye,
Bugünü düşünürsen gerçektir.

Zamanı ileriye veya geriye sarma, daha hızlandırma veya yavaşlatma imkanımız olmadığına göre, geçmişe veya geleceğe bu kadar fazla odaklanmak, tek gerçek olan bugünü ıskalamamıza sebep oluyor.

Sonuçta asıl olanın anı yaşamak olduğu farkındalığına ne kadar erken varabilirseniz, yaşamdan, yani dönme dolap yolculuğunuzdan o kadar fazla keyif alıyorsunuz.

Yeni yılda, kendi dönme dolap turunuzun neresinde olursanız olun, yaşamın keyfini, tadını çıkaracağınız, anda kalacağınız günler dilerim.

Copyright © 2016 · Okan Utkueri

www.okanutkueri.com  sayfalarında yayınlanan tüm içerik hakları Okan Utkueri’ye aittir.

Beğendiyseniz Lütfen Paylaşın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir