Bu blogu açtığımda, hedefimi her hafta en azından bir yazı yayınlamak olarak belirlemiştim. Ama geçen hafta yazacak morali ve isteği kendimde bulamadım. Soma’da yaşanan üzücü olay, bir çok açıdan hepimizi derinden etkiledi.
Bu tarz olaylara artık “kaza” demek mümkün değil. Yaşananlar, iş dünyası, politika, spor, medya, neredeyse tüm alanlarda insana verilen değerin, gösterilen saygının, sevginin, toplumdaki adalet, hakkaniyet erozyonunun ve çarpıklığın bir doğal yansıması bence. İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğunu görmek insanı sarsarken, aynı zamanda da düşündürüyor.
Bu kadar ağır şartlarda, ekmek parası için ölümle burun buruna, sürekli bıçak sırtında yaşayanları görünce, insanın kendisini sorgulamaması mümkün değil. Yaşam mücadelesine çok daha refah içerisinde, çok daha insani şartlarda, yüksek standartlarda devam eden ayrıcalıklı azınlığa dahil birisi olarak, hala kendi hayatımda zaman zaman şikayet edebilecek bir şeyler bulduğumu düşününce gerçekten utandım.
Ölüm olgusu, üzerinde uzun uzun konuşulabilecek, çok derin bir konu. Tek bilinen gerçek ise hepimiz için kaçınılmaz olduğu. O an gelip çattığında ve geriye baktığımızda çok farklı pişmanlıklarımız olacak.
Bu konuda yazılmış çok etkileyici bir kitap var; Avustralyalı hemşire Bronnie Ware tarafından yazılan “The Top Five Regrets of Dying”.
Yazar, uzun yıllar farklı alanlarda çalıştıktan sonra, kendine yeni bir iş aramaya başlıyor ve ölüm döşeğinde olup, son haftalarını evinde geçiren hastalara hemşirelik yapmaya başlıyor. Evinde ölümü bekleyen bu insanlarla yaptığı, çoğunlukla pişmanlıklarla dolu sohbetlerden aldığı notları önce bloğunda paylaşmaya başlıyor. Kısa sürede milyonlarca kişi blog yazılarını takip etmeye başlayınca da, bu notları kitaplaştırıyor.
Ölmek üzere olan bu kişiler tarafından en sık dile getirilen 5 pişmanlık sizce nelerdir?
Önce nelerin olmadığını söyleyeyim; keşke daha fazla çalışsaydım, keşke daha fazla para kazansaydım, keşke daha pahalı bir arabam olsaydı, keşke daha pahalı kıyafetlerim olsaydı gibi pişmanlıklar bu ilk 5 arasında değil.
Bu listedeki 5 başlık ise şu şekilde;
1. “Keşke başkalarının beklediği değil de kendi istediğim, kendim için doğru olan hayatı yaşayacak cesaretim olsaydı.”
Açık ara en yoğun dile getirilen pişmanlık bu olmuş. Geriye dönüp bakıldığında, gerçekleştirilemeyen ya da ertelenen hayaller ön plana çıkıyor. Sağlıklı olmanın aslında bize ne kadar geniş bir özgürlük sağladığını, onu kaybedince anlıyor insanlar. Sanırım o tarifsiz özgürlüğü, kendimiz için yeteri kadar kullanamamış olmanın üzüntüsü bu duyguya sebep oluyor.
2. “Keşke bu kadar yoğun çalışmasaydım.”
Hemen hemen her erkek hasta bu pişmanlığı dile getirmiş. İş yaşamının çarkları arasında boğuşma yüzünden, çocukların büyümesini ıskalamak, kaçırılan diploma törenleri, gidilemeyen seyahatler ölüm anında ciddi pişmanlık olarak öne çıkıyor anlaşılan.
3. “Keşke duygularımı ifade edecek cesaretim olsaydı.”
Birçoğumuz başkalarını mutlu etmek, onları üzmemek adına kendi duygularımızı baskı altına alıyoruz. Sonuçta içimize attığımız bu düşünceler, bizi sağlığımızdan eder hale geliyor.
4. “Keşke arkadaşlarımla ilişkimi devam ettirseydim.”
Özellikle ölümü beklerken, yalnızlığı hissetmek çok acı olsa gerek. Arkadaşlarından kopmuş olmak, gereken önemi ve önceliği vermeme nedeniyle korunamayan dostluklar, sürdürülemeyen ilişkiler ölüm anında gözümüzün önüne geliyor.
5. “ Keşke kendimi daha fazla mutlu etseydim.”
Alışkanlıklar, kalıplar, önyargılar, zorunluluklar arasında sıkışıp kalmış bir yaşam yolculuğu esnasında ihmal edilen, ama aslında çok yalın bir gerçek olan “mutluluk” kavramı en sık karşılaşılan hatırlanan pişmanlıklar arasında.
Soma’daki maden işçilerinin böyle bir imkanı yoktu. Onlar yaşam mücadelesi içinde, karınlarını doyurmak için çok zor şartlar altında çalışıyordu. Peki, o aşamayı çoktan geçmiş, ama hala daha fazlaya sahip olmak için yaşarken yaşamın kendisinden kopanlara, daha fazla kazanma hırsıyla gözü dönenlere, sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı, adaleti, aslında insanlığı unutanlara ne demeli?
Soma’dakine benzer felaketlerin tekrar etmemesi için yapılması, değiştirilmesi gereken o kadar çok şey var ki…Kendi adımıza bu çabalara katkı sağlayabilmek elbette çok değerli. Ama bence en az bir o kadar önemli ve anlamlı olan, bu üzücü olaydan kendiniz için bir mesaj alıp, kendi adınıza yaşam mücadelenize daha anlamlı, keyifli ve mutlu olarak devam edebilme arayışına geçmek. Hepimiz için kaçınılmaz olan ve ne zaman karşımıza çıkacağı belli olmayan ölüm anında, yukarıda bahsedilen pişmanlıkları bir nebze de olsa azaltabilmek.
Sahip olduklarının değerini bilen, paylaşmayı mutluluk kaynağı olarak gören, hayattan keyif alan, mutlu, huzurlu ve pozitif bir ruh hali içerisinde olan, insanları seven, saygı duyan kişilerin sayısının artması, toplumda arzu ettiğimiz değişimin yaşanması adına çok önemli ve temel bir adım olacaktır diye düşünüyorum.
Peki kendi adınıza yaşamdaki en ciddi pişmanlıklarınız neler? Hiç düşündünüz mü? Ve daha önemlisi, bunun için geri kalan zamanınızda neleri daha farklı yapacaksınız, neleri değiştireceksiniz?
Copyright © 2014 · Okan Utkueri
www.okanutkueri.com sayfalarında yayınlanan tüm içerik hakları Okan Utkueri’ye aittir.